31 Temmuz 2007 Salı

BAUHAUS ÖNCESİ SANAT

BAUHAUS ÖNCESİ SANAT

20. Yüzyılın ilk yarısından itibaren Batı’da meydana gelen sosyo- ekonomik değişimler beraberinde Modern sanatı doğurmuştur. Modern sanat deyince genellikle geçmişim tüm geleneklerinden uzak ve onun için hiçbir sanatçının yapmayı bile düşleyemediği farklı bir tarzda sanat yapma anlayışı diyebiliriz. Kimisi gelişim düşüncesini sever ve sanatında kendini yenilemesi gerektiğini ileri sürer. Kimi de modern sanatın tümden yanlış olduğu kanısındadır. Ama durumun gerçekte çok daha karmaşık olduğunu, modern sanatın en azından geçmişin sanatı kadar, bazı sorulara cevap olarak doğduğunu görürüz. Geleneğin bozulduğunu ileri sürenler, Fransız Devriminin öncelerine bakmaları gerekir. Sanatçılar işte o zaman üsluplarının bilincine vardılar ve yeni akımları denemeye ve yaymaya başladılar. Gariptir ki, dillerin genel karışıklığından bu kadar çile çekmiş bir sanat dalı olan mimari, yeni ve sürekli bir üslup oluşturmayı başarmıştır. Modern mimarinin gelişimi ağır olmuştur, ama onun saptadığı ilkeler artık öylesine sağlamlaşmıştır ki, çok az kimse bu ilkelere ciddilikle meydan okuyabilir. Gerek mimaride, gerekse süslemede yeni bir üsluba varma çabalarının nasıl ART NOUVEAU deneylerine götürdüğünü ve bu yeni sanatta, demir yapının yeni teknik imkanlarının nasıl hala yoğun süslemelerle birleştiğini hatırlayalım (resim 1) Ne var ki 20. yüzyılın mimarisi bu girişimden doğacaktır. Genç kuşağın mimarları “güzel sanat” olarak mimari kurama bağlanacak yerde, kesinlikle süs motiflerini reddettiler ve görevlerini yeni bir biçimde, bir binanın işlevsel açısından ele almaya başladılar. Bu durum dünyanın değişik yerlerinde benimsendi, ama özellikle geleneklerin ağırlının teknik gelişmeyi daha az engellendiği Birleşik Devletlerde paylaşıldı. Nitekim bir yandan Chicago gökdelenlerini tasarlayıp, öte yandan bunları Avrupa dağarcığından alınmış motiflerle süslemek açık bir tutarsızlıktı.

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa