31 Temmuz 2007 Salı

BAROK

BAROK
17. y.y. başından 18. y.y. son çeyreğine kadar uzanan Avrupa sanatına hakim olan bu akıma barok ismi bir yakıştırmadır. Barok sanatı her şeyden önce karşıt reform hareketiyle doğmuştur. Bu sebeple de ana kaynağı Roma ve Papalık çevresinde şekillenen anlayıştan beslenmiştir. Rönesans anlayışına ve reform hareketlerinin getirdiği yeni anlayışlara karşı bir propagandayı hedefler. Kaybedilen Hıristiyan ruhun yeniden kazanılması ve ruhsal kurtuluş için seslenmeye dönüşmüştür. Bu sebeple yoğun bir psikoloji birikimi ve duyarlılığı bünyesinde toparlamaktadır. Merhamet ve acıma, ihtiras ve heyecan görkem ve şaşırtıcı bir taşkınlıkla yoğrulan barok eserler; dini ve din dişi konularda büyük bir tesir gücüne sahiptir. Rönesans'a hakim olan geometrik ve sinirli formlar ve çizgisel renkler ve ışıklarla dağıtılmış olan formların psikolojik etkinlik kaynağı olarak renk anlayışı hakim olmuştur. Kullanılan renklerde ışık ve gölge kullanımının denetimi altında derin bir duyarlılığa yönelmiştir. Barok sanat mimari alanda muhteşem eserler vermiştir.
Barok anlayışının en son sureci içerisinde duyarlılık üst düzeye cıkmış ve bu süreç barok sanattan farklı özellikler göstermeye başlamıştır. Bu surece ROKOKO adi verilir.
Sanat Tarihi, kimi vakit değişik üslupların birbirini izleyişinin tarihi olarak ele alınır. XII. Yüzyılın yuvarlak kemerli Roman ve Norman üslubunun yerine, sivri kemerli Gotik üslubunun alındığı Gotikin ise XV.yüzyılın ilk yarılarında İtalya'da doğan ve yavaş yavaş tüm Avrupaya yayılan Rönesans tarafından aşıldığı söylenir hep. Daha sonra Rönesans'a tepki olarak çıkan Maniyerizmin batı sanatından yeni çığır açan bileşimi, Barok sanatını getiriyor. 17. yüzyıl başlarında 18. yüzyılın son çeyreğine kadar uzanan zaman süreci zarfında Avrupa Sanatına hakim olan akıma verilen Barok ismi esasında bir yakıştırmadır. Barok Sanat her şeyden evvel Karşıt-Reform hareketiyle doğmuştur. Bu sebeple de ana kaynağı Roma ve Papalık çevresinde şekillenen anlayıştan beslenmiştir. Rönesans anlayışına ve Reform hareketinin getirdiği yeni anlayışlara karşı bir propagandayı hedefleyen Barok Sanatın yaratıcıları yeni biçim ve reformlarla ruhlara seslenmeyi hedeflemiştir. Kaydedilen kayıp Hıristiyan ruhlarının yeniden kazanılması ve ruhsal kurtuluş için bir seslenmeye dönüşen Barok Sanat eserleri bu sebepten dolayı yoğun bir psikolojik birikimi ve duyarlığı bünyesinde toplamaktadır. Merhamet ve acıma, ihtiras ve heyecan, görkem ve şaşırtıcı bir taşkınlıkla yoğrulan Barok eserler dini ve din dışı konularda görkem ve şaşırtıcı bir taşkınlıkla yoğrulan Barok eserler dini ve din dışı konularda büyük ve tesir gücüne sahiptir. Rönesans düşüncesinde geçerli olan geometrik ve sınırlı formlar ve çizgiler renkler ve ışıklarla dağıtılmış formların psikolojik etkinlik kaynağı olarak renk anlayışı hakim olmuştur. Kullanılan renkler de ışık ve gölge kullanımının denetimi altında derin bir duyarlığa yönelmiştir. Bu durumun en üst düzeyde karşılığını bulduğu resim sanatı kadar mimari ve heykelde de aynı arayışlar geçerlilik bularak, mimari biçimler ve heykel formları ışık ve gölge dağılımının hakim olduğu hareketli ve değişken canlı ve zengin süslemeli yüzeyler bu sanat kollarına temel teşkil etmiştir. Zengin ışık oyunları ve süslemenin en üst düzeyinde ulaştığı Barak Sanat anlayışının en son süreci içinde bu duyarlık çok daha ileri boyutlara varmış ve bu süreç ana Barok kaynaktan farklı özellikler göstermeye başlamıştır. Bu sürece Rokoko adı verilmektedir. Barok Sanatın gerçek yaratıcısı kilise çevreleri ve Papalık olmasına ve gelişiminde Engizisyonun da önemli katkısı bulunmamasına rağmen bu sanatın özünü teşkil eden ana ruh dini olmaktan çok dünyevi ve sivil bir niteliğe sahiptir. Barok Sanatın en büyük başarıları da bu sivil niteliğinden kaynaklanmış ve Avrupanın ihtişamını temsil eden tamamen olağan bir nitelik kazanmıştır. Barok, Avrupanın zenginliğine kavuştuğu büyük sömürge imparatorlukları oluşturduğu veya oluşturmaya başladığı bir devrin sanatı olarak kendinden emin, güçlü ve bir ölçüde de gururlu bir sanat anlayışıdır. İhtişamıyla dış dünyaya kafa tutarken, heyecanları ve hareketliliğiyle de başkalarını ezerek itaat ettirmek isteyen ve bunu birçok yerde de başaran bir toplumun ürünüdür. Barok sanatçılar bu sanatın ana niteliği olan derin bir entelektüel birikimle ustalığı kaynaştıran kişilerdir. Barok her şeyden evvel derin bir entelektüel kapasiteye sahip, ikilemli ve atılgan bir özellik göstermektedir. Bu ikilemin kaynağında da maddi ve manevi alemin bir arada bulundurulması kaygısı yatmaktadır. Barok sanat son derece maddeci olduğu kadar, son derece de madde dışı bir duyarlığa sahiptir. Barok Mimarı muhteşem eserlerle temsil edilen bir sanat koludur. Borak Mimarinin ilk büyük atılımı Francesco Borromini (1599-1677), Gianlorenzo Bernini (1598-1680) ve Pietro da Cartona (1596-1669) gibi isimlerin yer aldığı kuşak tarafından yapılmıştır. Çok yönlü nitelikler gösteren ve değişik sanat kollarıyla teması bulunan bu sanatçılar arasında Borromininin 1633te başlayıp 1667de cephesi de tamamlanan Romadaki San Carlo alle Quattro Fontane isimli eseri Barok dini mimarinin en ilginç eserlerindendir. Transept ve neflerin ana bütüne kaynaştırıldığı oval planıyla dikkat çeken binanın cephe düzenlemesi de dikkat çekicidir. Pietro da Cartonanın Romadaki Sanat Maria della Pace adlı eseri 1656-1657) tarihleri arasında inşa edilirken, aynı zamanda usta bir heykeltıraş olan Bernini, Barok Mimarinin en ilginç eserlerinden biri olan Roma da San Pietronun önünde bulunan Kolonatların yapımına başlamıştır. Meydanın düzeni ve etrafındaki kolonatlar Barok anlayışın en güzel örneklerindendir.
XVII. Yüzyıl ve XVIII. Yüzyıllar arasında yer alır. Temel özelliği Rönesansın durağan kurallarına bir karşı çıkış niteliği taşımaktadır. Bu karşı çıkış bütün sanat dallarında kendini gösterir. Barokda simetri ortadan kalkmıştır. Resimlerdeki ışık- gölge dağılımı, her biri ayrı bir gizli kaynaktan ışık alıyormuş gibi resmedilmiştir. XVII. Yüzyılın ortaya çıkışı resim sanatının geçmişle ilintilerini koparmıştır. En önemli sanatçıları resimde; Rubens, Rembrant, Caravaggio, mimarlıkta; Borramini, heykelde; Berninidir.
CARAVAGGİO : XVII. yüzyılda karşıt eylemler Caravaggio tarafından temsil edilmiştir. Bu sanatçı, çarpıcı ve gerçekçi bir üslup yaratmıştır. Caravaggionun kesin zıtlıklar halinde ışık - gölge kullanımı ve dinsel konuları yorumlayış tarzı, hoşnutsuzluklara bile sebep olmuştur. Sanatın aşırı ve yapma genellemelerine karşı çıkan büyük bir devrimciydi. Resimleri birçok kimsede şaşırtıcı etkiler uyandırmasına rağmen, dinsel konulardaki gücü ve dürüst görsel çabası Caravaggioya karşı bir sempati uyandırır.
ŞÜPHECİ THOMAS : İsanın çarmıha getirilmesinden sonra yaralarının gerçek olup olmadığını inceliyor. Resimde; Aziz Thomas, İsa ve 3 Havarisinin başları odak noktası olarak ele alınmıştır. Dikkatli baktığımızda geometriksel bir şekil ortaya çıkmaktadır. Konu sadece bir yerde yoğunlaşmaktadır. Bu yoğunluğu ve bütünlüğü sağlamak için de bakışlar konuya doğru yöneltilmiştir. Havariler, İsayı izlerken Aziz Thomasda alnını iyice kırıştırarak parmağını İsanın yarasına sokarak incelemektedir. Bu şok edici gerçekçilik sert bir ışık - gölge ile aydınlatılmıştır. Işık - gölgede konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Zaten resme ilk baktığımızda gözde ışık alan yerde yoğunlaşmaktadır. İkinci plânda bir bütünlük sağlanıyor. Figürler üzerindeki kumaş kıvrımlarının hareketliliği de ışık - gölge ile sağlanmıştır. Yani ışık buraya fazla verilmiş olup ilk burası göze çarpmaktadır. Işık belirli koyuluklarla figürler üzerine yayılmıştır. Sonra Thomasın kolu ve elleri üzerine gölgeleme gelmektedir. Üstteki Havarinin alnında ışık bariz şekilde görülmektedir. Diğer figürde ışık - gölge oyunu yok denecek kadar azdır. Resimde derinlik hissi ve ön - arka ilişkisi vardır. Modle kaygısıyla ışık - gölge açıktan koyuya doğru yapılmıştır. Resimde arka plân düz bir satıhtan oluşmaktadır. Renk olarak bir hareketlilik yoktur. Böylelikle ön tarafta bulunan figürlerdeki hareketlilik, renk, ışık - gölge çok rahat bir biçimde kendini göstermektedir. Kısaca diyebiliriz ki resimde arka plân yoktur. Aziz ve Havari figürlerinde köylüleri model almıştır. Şühpeci olan Caravaggio, neredeyse sanatta tek başına devrim yapmıştır. Günümüzde bile tablolarındaki güç ve canlılık izleyiciyi şaşırtmaktadır. Caravaggioya göre çirkinden korkmak, aşağılanması gereken bir güçsüzlüktür. O bizzat gördüğü gerçeği arıyordu. Klasik örnekleri sevmiyor, "ideal güzellik" kavramına saygı duymuyordu. Alışık yöntemlerden uzak durup, sanatı taze bir bakış açısıyla ele almak istiyordu. Birçokları Caravaggionun sadece seyirciyi şaşkınlığa uğratma amacı güttüğünü, güzelliğe ve geleneğe saygısı olmadığını düşünüyordu. Ama O, bu tür eleştirilerle karşılaşan ilk ressam oldu. Sanat görüşü, kendisini eleştirenler tarafından bir slogana dönüştürülen ressamdı: O bir "Doğalcı" olmakla suçlanıyordu. Ne varki Caravaggio, vaktini olay yaratmaya çalışmakla harcamayacak denli büyük ve ciddi bir sanatçıydı. Caravaggiodan Roma Kilisesinin Sunak Masasına konmak üzere bir Aziz Matta tablosu yapmasını istediler. Aziz, vahiyleri yazarken betimlenecek ve vahiylerin Tanrının sözü olduğunu kanıtlamak için Azizin yanına Esin Perisi bir Melek konacaktı. Üstün bir güce sahip olan Caravaggio, Aziz Mattayı hiç beklenmediği bir anda, kitap yazma olayıyla karşı karşıya kalan yaşlı, yoksul bir emekçi, sıradan bir halk adamı olarak tasarlamaya çalıştı. Sonunda yazma eylemi sırasında alnını kırıştıran, ayakları çıplak, kirli ve kel başlı Aziz Matta çizdi. Yanına da Azizin elini yumuşakça yöneten genç bir Melek koydu. Resim Kiliseye teslim edildiğinde, halk bunu Azize karşı bir saygısızlık olarak nitelendirdi. Kilise tabloyu geri çevirdi. Başının derde girmesini istemeyen Caravaggio yeni bir tablo yaptı. Bu tabloyu da canlı ve ilginç kılmaya çalıştı. Ama bir gerçek vardı, bu tablo ilk tablodan daha az dürüst ve içtendi.

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa