31 Temmuz 2007 Salı

RÖNESANS SANATI

RÖNESANS SANATI
Rönesans Sanatı Avrupa’da 14. yüzyılın sonuyla 15. ve 16. yüzyılı kapsayan bir bilim ve sanat dönemi. Ortaçağdan sonra, hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan Rönesans dönemi, eski Yunan ve Roma kültürünü canlandırmayı amaçladı. Rönesans, yeniden doğuş anlamına geliyor. O dönemde, anlamına uygun olarak, bilim alanında, sanat alanında çok önemli gelişmeler yaşandı. Dinsel bağnazlıklar yerini, yeni ve gerçekçi düşüncelere bıraktı. İdeal güzellik kavramı ortaya çıktı. İnsan ideal güzellik kavramı içinde ve ideal boyutlarda işlendi. Özellikleri:

Erken Rönesans Dönemi:
· Tek kaçma noktalı perspektif ilk kez uygulandı.
· Sanatçılar, içerikten çok biçimle ilgilendiler.
· Figürün kompozisyon içindeki yeri önem kazandı.
· Sanat, yeniliklere açıldı.
· İnsanın anatomik yapısını inceleyerek, doğru tasvir etmeyi amaçlayan Leonardo da Vinci, döneme damgasını vuran isimdi. Özellikle “Son Akşam Yemeği” tablosu... Temsilcileri: Leonardo da Vinci, Masaccio, Fra Angelico, Belliniler dönemin önemli sanatçılarıydı.
Yüksek Rönesans Dönemi:
15. yüzyılda resimde uyum ve dengenin sağlanması ve harekete yer verilmesi önem kazandı. • Çizgisel perspektif geliştirildi. • Rafaello, Madonna resmiyle ideal güzelliği çok net bir biçimde yükseltti.Michelangelo ise insan gücünü ön plana çıkarttı.
Temsilcileri: Michelangelo, Raffaello ve Tiziano
Sözcük genel anlamda, İtalya'da l5.yyda başlayan ve 16.yyda doruk noktasına ulaşan entelektüel bir etkinliği içermektedir. Rönesans terimi ilk kez l5.yyda "klasik öğretinin yeniden doğuşu"nu tanımlamak üzere kullanılmış daha sonra vasari'nın 1550 tarihli ünlü Le Vite de piu eccelenti arcbitetti, pittori, e scultari italiani... (En Ünlü İtalyan Mimar, Ressam ve Heykelcilerin Yaşamları) adlı kitabında "sanatların yeniden doğuşu" anlamında ele alınmıştır. Daha sonra bu "yeniden doğuş" düşüncesinin sistemli bir biçimde geliştirildiği izlenmektedir. Terimin anlamının edebiyat ve sanat etkinliği olarak belli bir dönemi içermesi ve yaygınlaşması 18.yyda başlamıştır. Fransız yazar Jules Michelet (1798-1874) Fransız tarihinin bir bölümüne La Renaissance (1855; Rönesans) adını vermiş, RUSKINse The Renaissance Period (Rönesans Dönemi) ifadesini The Stones of Venice (1851; Venedikin Taşları) adlı yapıtında kullanmıştır. Bir süre sonra 1860 ta İsviçreli sanat tarihçisi Jacob Burckhardt (1818-97) İtalyada Rönesans kültürünü organik bir bütün olarak tanımlamıştır. Ona göre, "dünyanın ve insanın keşfi" klasik edebiyatın yeniden doğuşundan çok, insan düşüncesinin yeni atılıma bağlıdır. Terimin böylesine geniş tanımlanması, dönemin sınırlarının çizilmesini özellikle zorlaştırmaktadır. Eğer "dünyanın keşfi" sanatta DOĞALCIILIK anlayışına doğru bir gelişme anlamına kullanılırsa, benzeri eğilimlerin genelliklegotik olarak tanımlanan 13.yy Fransız sanatında da izlendiği öne sürülebilir. Ancak, burada "Rönesans" sözcüğü tanımlanırken, klasik değer ölçülerine bilinçli olarak yeniden dönüş ve klasik örneklerin bilinerek ve istenerek taklit edilmesi gerçeği üzerinde durulmuştur. Rönesans, kaynağını Antik Çağdan alan 14.yy hümanizminin dereceli gelişmesinin bir sonucudur. Bu yeniden buluş çağı, geçmişin ve insan saygınlığının, sanatçı kişiselliğinin de yeniden bulunduğu dönemdir. Rönsans’ın İtalya da ortaya çıkışının başlıca nedeni 15.yy’da ülkedeki ekonomik can1anmadır. Yeni dünya görüşünün güç kazanmasında hümanistler kadar, Floransa, Cenova ve Venedikli banker ve tüccarların da büyük rolü olmuştur. Edebiyat, felsefe, sanat ve siyaset alanlarında ortaçağ kavramlarının değişmesi, yeni bir dünya görüşünün değer kazanması anlamını içeren Rönesans terimi, yalnızca İtalyan toplumuna ait değildir. 15. ve l6.yylarda genel anlamıyla tüm Avrupa ülkeleri için geçerlidir. İtalyan Rönesansı; Erken Rönesans (1410-20’den 15.yy sonuna kadar) ,Yüksek (Olgun) Rönesans (16.yy’ın l.yarısı) ve Geç Rönesans (16.yyın 2.yarısından 17.yya) olarak başlıca üç bölümde incelenmektedir. İtalya dışında İSPANYA, Portekiz, FRANSA, Filandre Belçika, Almanya, İngiltere, İskandinavya ve Doğu Avrupa ülkeleri, Rönesans hareketinin görüldüğü başlıca ülkelerdir. İtalyada 15,yyın mimar ve heykelcileri, örnekleri kalıntı halinde de olsa, antik parçalardan hareket etmişlerdi, Oysa benzeri bir durum resim sanatı için geçerli olamamıştır; çünkü geçmişten, resim alanında hiçbir şey kalmamıştı, Bu koşullar altında, Rönesans dönemi ressamlarının, antik etkileri dolaylı yoldan edindikleri görülmektedir. Bu sanatçılar, geçmişte olduğu gibi çağlarında gerçekleştirilen Rönesans mimarlığını da (mimarlık üsluplarını, sütun ve sütun başlıklarını, yuvarlak kemerleri, Roma zafer taklarını) resimlerinde kullanmışlardır. Yapıtlarında, figürler çoğu kez Roma dönemi giysileri içinde betimlenmiştir, Heykel dalında olduğu gibi, resimde de ÇIPLAK yeniden gündeme gelmiş, mitolojik konuların yanı sıra PORTRE dalı önem kazanmış, ayrıca tarihsel doğruluk gözetilmese de tarihsel konulu resimler yaygınlaşmıştır, Rönesans kompozisyonlarında figürlerin resmin ön planında, geometrik şemalar içinde yerleştirildiği, ister çok figürlü bir düzenleme, ister portre dalında olsun, geri plandaki öğelerin perspektif yardımıyla resmin içine doğru geliştirilerek insan figürünün ön plana çıkarıldığı, anlatımın figür üzerinde yoğunlaştığı izlenmektedir, Bu dönemde, insan vücudunun doğru çizilmesi, çeşitli hareketlerin gerçekçi biçimde yansıtılması, botanik bilgisi, insan ve hayvan anatomisi, hacimlendirme ve perspektif, resim atölyelerinde üzerinde en çok durulan konular olmuştur. FRESK ve TEMPERA 15,yyda geçerliğini korumuştur, Yüzyılın İkinci yarısında, bazı panolarda YAĞLIBOYAyla tempera karışımının kullanıldığı, 16,yyda yağlıboyanın daha da yaygınlaştığı görülmektedir.
Rönesansın Nedenleri
*Ortaçağın sonlarına doğru kültür ve sanatta önemli bir birikimin oluşması.
*Avrupanın İspanyada Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracılığı ile İslam Medeniyetini tanıması.
*Matbaanın geniş kullanım alanına girmesiyle yeni buluş ve düşüncelerin yayılması.
*Avrupada kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkârları himaye eden varlıklı kişilerin (mesenlerin) ortaya çıkması.
*Coğrafi Keşiflerden sonra zenginleşen Avrupada, sanattan ve edebiyattan zevk alan bir sınıfın ortaya çıkması.
*Antikçağ (Eskiçağ) eserlerinin incelenmesi.
*İstanbulun fethinden sonra Bizanslı bazı bilginlerin İtalyaya göç ederek eski Yunancayı öğretmeleri ve eski eserleri tanıtmaları. Rönesans, 14. yüzyılın sonlarında İtalyada başlamıştır. Rönesansın ilk önce İtalyada başlamasında; İtalyanın coğrafi konumu, ekonomik durumu, dini ve tarihi önemi, siyasal durumu ve İslam Medeniyetinden etkilenmesi önemli rol oynamıştır. İtalyada Rönesans, 14. yüzyılın sonlarında Hümanizma ile başlamıştır. Hümanizma; Eski Yunan ve Latin kültürünü en yüksek kültür örneği olarak alan ve Ortaçağın skolastik düşüncesine karşı Avrupada doğup gelişen felsefe, bilim ve sanat görüşü, insanlık sevgisini en yüce amaç ve olgunluk sayan bir doktrindir. İtalyada Eskiçağdan kalan antik eserleri incelemek ve benzerlerini yapabilmek amacıyla akademiler kurularak Yunanca, Latince ve İbranice metinler incelendi. Hümanizma, insanın kendini tanımasına, yasalarını yapmasına ve haklarını korumasına zemin hazırlamıştır. Rönesansın Sonuçları
*Avrupa ülkelerinde bilim, sanat, edebiyat alanlarında yeni bir dünya görüşü ortaya çıktı.
*Skolastik düşünce yıkıldı. Düşüncede serbest bir ortam doğdu. *Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce ortaya çıktı. *Kilise zayıfladı. Bu durum Reform Hareketlerini başlattı.
*Bu döneme kadar bilim, sanat ve medeniyet alanlarında İslam Ülkeleri öncülük yaparken, Rönesans hareketleriyle Avrupa Ülkeleri öne geçti.
*Avrupada insan faktörü öne çıktı Rönesans ortaçağ ile yeniçağ arasında (Özellikle 17. yüzyıla kadar) yaşanmış olan bir çağdır. Daha kesin bir ifade ile bir geçiş dönemidir. Yeniden uyanış, yeniden doğuş anlamında kullanılan bir isimlendirme bu çağ için çok uygundur. Çünkü bu çağ her bakımdan yepyeni düşünce ve yaklaşımların, anlayış ve uygulamaların (Sanat, felsefe, din konuları üzerinde) ortaya konduğu ve yepyeni bir insan olgusunun tarih sahnesine çıktığı çağdır. Rönesans bir yeniden yapılanma hareketi olmasına karşın hemen hemen işlediği bütün konu ve sorunlarda Antik çağ felsefesini temel ve örnek almış, onu yeniden inceleyip, değerlendirmiştir. Antik çağ felsefesinden çok şey öğrenmiş, bu felsefe ile pişmiş ve sonraları kendinden de öğeler katarak geliştirmiş ve kendisinden sonraki 17. yüzyıl ve yeniçağ felsefesinin hizmetine sunmuştur

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa