31 Temmuz 2007 Salı

ROMANTİZM

ROMANTİZM

Neo klasisizme tepki olarak doğan romantizmin kökleri 1780 yılına kadar uzanır. 19. y.y. başlarında Germen nazarenleri adli gurup 1809da viyanda kurulusu ve akabinde 1810 da roma da toplanmasıyla resmiyet kazanır. Bu akımın oluşumunda Fransız ihtilali sonrası oluşan hareketliliğin ve özgürlükçü ve milliyetçi akımlarında etkisi büyüktür. Din ve mistik anlayışın temelinde yatan duyum ve duygusallık donemin hareketli yaşamından konu almakta ve değişen bir orta sınıf anlayışının yansıması olarak hareketlilik kazanmaktadır. Gizem ve yapaylıktan arınmışlığın temelini oluşturduğu romantik hareket içinde bilinmeyene, tarihe, tarihi olaylara, yiğitliklere, doğa ve egzotik uzak ülkelere karşı büyük bir alaka vardır.
Durağanlığın yerine hareket ve enerji geçerken devamlı değişen ve esrarengiz bir kaynak olan doğa görüntüleri büyük önem kazanmıştır. Bunun sonucu renklere ve doğanın ışığına karşı bir yönelme olmuş ve Neo-klasik anlayıştaki dengeli kompozisyon şeması kırılarak yerine asimetrik bir enerji teşekkülü geçmiştir.
XIX. Yüzyıl toplumsal ve sanatsal olaylar bakımından çok yüklü bir niteliğe sahiptir. 1830, 1848 ayaklanmaları, 1870 savaşı, gelişmekte olan endüstrinin neden olmaya başladığı bunalımlar toplumsal olayların en belirginleridir. XVIII. Yüzyılın son aşamasında doğmuş bulunan romantizm edebiyat ve güzel sanatlar dallarında ünlü kişiler yetiştirmiştir. Neo – klasisizm henüz etkisini kaybetmemişken, XIX. Yüzyılın romantizmi gerçek anlamıyla doğmuştur. Edbiyat ve pastik sanatlarda romantizm XIX. Yüzyılın ilk yarısının en önemli sanat ve düşün hareketidir. Bu büyük olay doğuş ve süre farklılıklarıyla XIX. Yüzyılın sonlarına kadar edebiyat, güzel sanatlar ve hatta felsefe ve tarih dallarında yaşanmış, bu sanat ve bilim dallarına damgasını vurmuştur. Romatizmin sanat ve düşün yaşamına yerleşmesi klasisizmle amansız bir çekişme şeklinde olmuştur. Klasik sanat insan yaşamında, insan kalbinde ve doğada genelleşmiş ve sürekli olan değerlerin akıl ve disiplin ile dile getirilmesini öngörür, temel ilke sayar, ışık, huzur ve denge arar. Buna karşın romantik sanat duyguya seslenir, ihtirası körükler, kişiliği öne sürer, ahenk yerine heyecanı, ideal güzellik yerine ifadeyi, karekterin abartılarak belirtilmesini tercih eder. Genellikle, değişmeyen, belirgin şeyler yerine belirgin olmayan, sürekli değişen şeyler geçerli sayılır.
İnsana faniliği anımsatan sonbahar, gece eromantik sanatın değerlendirdiği konulardır. Mezar şiiri ve tasviri de romantizmin buluşudur. Gotik mimarlık konusunda da olduğu gibi, romantik sanat konusunda da Avrupa’da Almanlar ve Fransızlar arasında paylaşılması güç bir sanat durumu ve sorunu doğmuştur ve yine gotik sanat konusunda olduğu gibi romantik sanat da Fransız asıllı sayılmıştır. Fransa’da, resim sanatında romantizm Teodor Gericault (1791-1824) ve Eugene Delacroix (1798-1863) ile çokı ileri bir düzeye ulaşmıştır. Gericault’un etkisinde kaldığı ilk büyük sanatçı Gros olmuştur. Gros genç sanatçıya tablolarındaki dramatik ifadeyi vermiştir. Sanatçı, sonraları, İtalyan resim sanatçısı Caravaggio’yu benimsemiştir. Gericault bütün bu sanat veri ve becerilerini, gücünü, yaşadığı günlere aktararak, romantik nitelikteki Medusa’nın Salı isimli tablosunu meydana getirmiştir. Tabloda aktüel bir konu işlenmiştir. Medusa isimli vapur bir kaza sonucu batmış, yolcuların bir bölümü bir sal üzerinde, açık denizde günlerce kurtuluş saatinin gelmesini beklemiştir. Bu arada ölenler, öldürülenler, denize dökülenler olmuştur. Kamuoyunda pek büyük yankılar yapan bu olay romantik bir sanatçıyı ilgilendirebilecek niteliktedir. Eser böylece doğmuştur. Tabloda, sal üzerinde umutsuzlukla çırpnan insanlar görülmektedir. Ağır ve koyu semanın denizle birleşmesi dramatik ifadeyi bir kat daha güçlendirmektedir. Bu büyük tabloda (5,20-7,14) herşey, koyu yeşille karışık kahverengi, anatomik detaylardaki görüntüler, ışık çelişkileri tasvirdeki umutsuzluğu kuvvetlendiriyor. Neoklasizmden romantizme geçiş aşamasının ortaklaşa estetik ve teknik özelliklerini birleştiren resim sanatçısı Theodore Chasseriau (1819-1856) küçük yaşta İngres’in atelyesine girmiş orada 5 yıl çalışmıştır.
İlk resimlerini 1839 yılında sergileyen sanatçı hızla üne kavuşmuştur. Chasseriau’nun sanatında İngres ile Delacroix çatışma halindedir. Bu, aynı zamanda, klasizmle romantizmin de çatışmasıdır. Romantik resim sanatının en ileri temsilcisi Eugene Delacroix (1798-1863)’dır. Gericault’nun öldüğü 1824 yılında Delacroix Dante’nin kayığı adlı tablosunu sergilemiştir. Sanatçı Sakız tablosu ile ün yapmıştır. Yunan ayklanması karşısında Türkler’I tasvir eden bu tablo 1822 sergilenmiş, büyük beğeni kazanmıştır. Tuvali hakkında neler düşündüğü hakkında soranlara: büyük bir hırsla çalışarak yaptım, ancak akla yakın nitelikteki resmi sevmem yanıtını vermiştir. Sardanapal’ın Ölümü tablosu tarihsel bir konuyu işlemektedir. Kral Sardanapal’ın düşman eline geçmemeleri için sarayındaki cariyelerin gözü önünde öldürttüğünü tasvir etmektedir. Yatağına uzanmış bulunan kral biraz ateşlenecek yatağında yanarak ölecektir. Bu romantizmin beğendiği bir konudur. Renkler kırmızı mavi ve sarıdır. Yani romantik resim sanatının istediği renklerdir. Işık oldukça kuvvetli, bazı yerlerde az bazı yerlerde çok güçlüdür. Renkler desene egemendir. Alman romantik resim santının seçkin temsilcileri Philipp Otto runge (1777-1810) ve Caspar David Friedrich (1774-1840) zamanın romantik Alman Ozan ve yazarlarıyla aynı ölçüde ilgilenmişlerdir.
Ludwig Adrian Richter(1803-1884)
Caspar David Friedrich(1774-1840)
Alfred Rethel(1816-1859)
Philipp Otto Runge(1877-1810)
Eugene Delacroix(1798-1863)
Francisco De Goya(1746-1828)
William Blake(1757-1827)
John Constable(1776-1837)
Joseph Mallord William Turner(1775-1851)
Dante Gabriel Rossetti(1828-1882)
Eugene Delocroix

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa